Skip to main content

Kömürden ayrılmanın neden bu kadar zor olduğunu anlamak için, kömürün sürekli kullanımının politik-ekonomi bağlamında itici güçlerini araştırmak üzere yaklaşık 35 araştırmacıdan oluşan uluslararası ekiple 15 ülkeden oluşan bir vaka çalışması gerçekleştirildi.

Açık erişime sahip Routledge Environment for Development’de yayınlanan araştırmada İngiltere, ABD, Bulgaristan, Vietnam, Kenya, Çin, Türkiye, Güney Afrika, Avustralya gibi ülkeler odağa alıyor.

İncelenen ilk grup, ‘kömürden çıkış’ hedefini benimseyen Birleşik Krallık, ABD, Almanya, Bulgaristan ve Şili’den oluşuyor. Bu bağlamda araştırma kapsamında ‘kömürden vazgeçme’ hedefini benimseyen ülkelerin -çoğunlukla- yüksek teknolojili, idari ve finansal yürütme kapasitesine sahip olduğunu ve enerji arzının serbest piyasa içinde gerçekleştiği tespit ediliyor.  Ayrıca bu ülkeler özelinde yenilenebilir enerji için azalan maliyetlerin, özel destek programları olmasa bile kömürü enerji sisteminin dışına itme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Ne var ki bahsi geçen ülkelerde, kömürden çıkış sürecinde adil bir enerji geçişi sağlamak için sağaltıcı politika üretilmesi gerekliliğinin, karşılaşılacak en büyük zorluk olacağı tahmin ediliyor.

İç Siyaset Engel Yaratıyor

İkinci küme, Filipinler, Vietnam ve Kenya gibi hızla artan talebi karşılamak için çabalayan ülkeleri kapsıyor. Araştırma kapsamında -henüz kömür temelli gelişmiş çıkarları olmadığı söylenebilecek bu ülkelerin- düşük maliyetli yenilenebilir enerji sistemi kurmasının görece  kolay olduğu öngörülüyor.

Bununla birlikte, bu ülkelerde, kömürle çalışan enerji santrallerine kıyasla önemli ölçüde ön yatırım gerektiren yenilenebilir projeler, genellikle yüksek sermaye maliyetleri ile karşılaşıyor. Bu bağlamda ilginç olan kısım, bahsi geçen maliyetlerin sıklıkla ‘politika risklerinden’ kaynaklanması olduğu söylenebilir. Örneğin, Vietnam ve Filipinler’de, kömürle çalışan enerji santrallerinin yenilenebilir enerjiye kıyasla daha elverişli düzenleyici işlemlerden yararlandığı biliniyor.

Kömür Yerleşik Çıkarların Merkezinde Bulunuyor

Üçüncü vaka çalışmaları kümesi, önemli kömür madenciliği ve kömürlü enerji endüstrilerine sahip tüm yerleşik kömür enerjisi kullanıcıları olan Çin, Hindistan ve Türkiye’yi içeriyor. Büyük ölçüde ucuz kömür enerjisiyle beslenen orta gelirli ülkelerden oluşan bu grup bağlamında kömürün; önemli bir istihdam faktörü olduğu, bölgesel kalkınma ve kamu geliri yaratmada etkili rol oynadığı ve yerleşik menfaatlerle doğrudan bağlantılı olduğu söylenebilir.

Örneğin, Hindistan’da, kömür taşımacılığından elde edilen gelirler, Hindistan Demiryolu için önemli bir gelir kaynağı durumunda yolcu ücretlerini çapraz sübvanse etmek için kullanılıyor. Ayrıca kömürle çalışan elektrik santrallerine verilen kredilerin çıkmaza girmesi ihtimali, sektöre verilen siyasi desteğin azaltılmasının daha geniş finansal sistemin istikrarını tehlikeye atabileceği ve ekonomi genelinde yansımaları olabileceği endişesini de beraberinde getiriyor.

Ayrıca, bulgular, bu ülkelerde kömürden çıkışı politik olarak uygulanabilir kılmak için siyasi kaybedenleri tazmin edecek ve kömür endüstrisinde çalışan işçilerin geçim kaynaklarını sağlayacak onarıcı önlemlere ihtiyaç duyulduğunu da şiddetle gösteriyor.

Çıkış Politikaları Gerekiyor

Son ülke grubu, farklı gelir seviyelerindeki ülkeleri içerdiğinden en heterojen olan kümeyi oluşturduğu söylenebilir. Aynı zamanda grup, kömür yakıtlı enerjinin köklü olduğu ülkeleri (Avustralya ve Güney Afrika) ve kömürün neredeyse tamamen ihraç edildiği ülkeleri (Kolombiya gibi) içeriyor. Bahsi geçen bu ülkelerde kömürün önemli bir istihdam, bölgesel kalkınma ve kamu geliri kaynağı oluşturduğu görülüyor.

Sonuç olarak, kömürün çıkarılmasını ve ihracatını sürdürmek için güçlü yerleşik çıkarların mevcut olduğu aşikardır. Örneğin, vaka çalışmaları, kömür telif haklarının Endonezya’daki bölgesel hükümetlerin kamu bütçelerinin önemli bir bölümünü oluşturduğunu ve Kolombiya’daki barış sürecini kolaylaştırmada önemli rol oynadığını göstermektedir. Bu durumun kömürü aşamalı olarak ortadan kaldırılmasını politik olarak zorlaştıği söylenebilir.

Bu ülkelerin bir enerji geçişini benimsemelerinin bir yolu, kilit paydaşların finansal gereksinimlerini karşılayan alternatif gelir akışlarının sağlanması olabilir. Örneğin, Avustralya’da, yeşil hidrojen ihracatçısı olma ihtimalinin kömür lobisinin siyasi etkisini dengeleyebileceğini görülmektedir. Her halükarda, ihracata yönelik tüm kömür ülkelerinde, kömürden uzaklaşmaya başlamanın, sömürücü ekonomik modellerden uzaklaşmak için geniş bir reform gündemiyle birlikte işlemesi gerektiği aşikardır.

Özetlenmiştir. Kaynak: www.carbonbrief.org